organizma ve çevre
çevre insan davranışlarını etkileyen unsurlardan biridir.detaylı bilgi için tıkayınız.
DUYUM EŞİĞİ
Uyarıcıların organizma tarafından alınmaya başladığı alt ve üst sınırlara duyum eşiği denir. Duyum eşiği organizmanın uyarıcıları alma kapasitesini belirler. Her organizmanın duyum eşikleri birbirinden farklıdır. Örneğin köpeklerin koku alma duyum eşikleri insanlara oranla daha gelişmiştir. ALT EŞİK - ÜST EŞİK Organizmanın uyarıcıyı almaya başladığı en düşük noktaya alt eşik; en yüksek noktaya da üst eşik denir. Başka bir deyişle, duyu organlarının uyarıcıları alma kapasitesidir. Örneğin, kulağımız için alt eşik 20 frekanslık bir ses; üst eşik için 20.000 frekanslık bir sestir. İnsan kulağı 20 frekansın altında ve 20.000 frekansın üstündeki sesleri alamaz. Gözümüz de 380-760 milimikron arasındaki ışık dalgalarım renkli olarak görür. Bu durumların dışında duyum gerçekleşmez. (4) Aşırı ve yetersiz uyarılma Organizma, yaşamını sürdürebilmek için içinde bulunduğu çevreye uyum sağlamak zorundadır. Ancak, bu durum her zaman mümkün olmaz. Çünkü organizma sürekli olarak çeşitli uyarıcıların etkisi altındadır. Zaman zaman bu uyarıcıların miktarı azalabilir ya da çoğalabilir. İşte, organizmayı etkileyen bu uyarıcıların miktarının azalıp çoğalması, organizmanın uyumunu zorlaştırır. Bu durumda organizma aşırı ya da yetersiz uyarılmanın etkisi altındadır. YETERSİZ UYARILMA Yetersiz uyarılma, uyarıcıların duyum eşiğini geçememesi ya da uyarıcıların organizmayı normal şiddet ve sürenin altında etkilemesi durumudur. Uyarımın meydana gelmesi için uyarıcıların, duyum eşiğinin alt sınırını geçmesi gerekir. Eğer duyum eşiğini geçmezse uyarılma yetersiz olur ve duyum meydana gelmez. Organizmanın belirli bir sürede alışık olduğu toplam uyarıcı miktarı azaldığı zaman da yetersiz uyarılma söz konusu olur. Yetersiz uyarılan organizma bu durumdan rahatsız olur ve uyarım arayışına girer. Bütün gün evde yalnız başına oturan bir insan, televizyonda kendisini hiç ilgilendirmeyen programlan bile izler. Yetersiz uyarılma ile ilgili deneylerde denekler, sesten yalıtılmış bir odada yatağa yatırılmışlar. Gözlerine yarı şeffaf gözlükler, kollarına karton kolluklar takılmış, hareketleri engellenmiş ve dış uyarıcılardan mahrum bırakılmışlardır. Sadece kısa yemek ve ihtiyaç molası verilmiştir. Denekler, iki ya da üç gün sonra kendilerine büyük paralar ödenmesine karşın deneye devam etmemişlerdir. Yetersiz uyarılma, uzun sürdüğünde organizma çevresine uyumda zorlanır. Algılama bozuklukları ortaya çıkar. Sanrılar (halüsinasyon) başlar ve davranış bozuklukları ortaya çıkar. Zihinsel işlevlerde gerileme görülür. AŞIRI UYARILMA Aşırı uyarılma, uyarıcının şiddeti ve toplam uyarıcının miktarına bağlı olarak ortaya çıkar. İç ve dış uyarıcıların organizmayı normal şiddet ve sürenin üstünde etkilemesine aşırı uyarılma denir. Organizmanın normal etkinlikte bulunması için gereken miktardan çok uyarım alması demektir. Sürekli ve şiddetli uyarıcılar (kuvvetli bir ışık, yüksek ısı ya da gürültü, aşırı açlık, susuzluk ya da ağrılar vb.) aşırı uyarılmaya neden olur. Aşırı uyarılmada uyarıcılar üzüntü, kaygı ve öfke gibi kişinin duygu ve düşüncelerinden de kaynaklanabilir. Sevilen bir kişinin kaybı ya da arkadaşlar arasında meydana gelen huzursuzluklar aşırı uyarılma yaratır. Organizmanın birim zamanda, alışık olduğu uyarıcılardan fazla uyarıcı alması da aşırı uyarılmaya neden olur. Öğrencinin kapasitesinin üzerinde uzun süre ders çalışması, alışık olmayan birinin çok uzun süre yol yürümesi, insanın uzun süre aç ve susuz kalması aşırı uyarılmaya neden olur. Aşırı uyarılma organizmayı rahatsız eden bir durumdur. Aşırı uyarılmada birey zorlanır. Bundan kurtulmak için çaba gösterir. Kurtulamadığında organizma yorgun düşer ve çevresine uyumu azalır. Organizmada önce huzursuzluk ve gerginlik görülür. Bu durum devam ederse davranış bozuklukları ya da psikosomatik hastalıklar ortaya çıkar (Psikosomatik hastalıklar, psikolojik nedenli bedensel hastalıklardır.). Hatta organizmanın yaşamı tehlikeye girer. Yukardaki videoyu izleyelim.
|
.
1. ORGANİZMA VE ÇEVRE İnsan ya da hayvan organizması zorunlu olarak bir çevrede yaşar. Bu nedenle çevreden gelen uyarıcılar, organizmayı etkiler. Organizma, bu çevrenin farkına varır ve onu tanır. Çevresini tanıyan organizma çevresindeki uyarıcılara uygun tepki geliştirir. O halde psikoloji, organizmanın davranışlarını anlamak için, onu çevresi ile birlikte ele almak durumundadır. A. ORGANİZMA Organizma, her türlü canlı varlıktır. Bu anlamda insan, hayvan ve bitkiler birer organizmadır. Psikolojide organizma dendiğinde, insan ve hayvan organizması akla gelir. İnsan ya da hayvan organizması, onu meydana getiren ve çeşitli işlevleri bulunan organların oluşturduğu uyumlu bütünlüktür. B. ÇEVRE Organizmanın varlığını sürdürdüğü, çeşitli uyarıcılarla organizmayı sürekli etkileyen ve organizmadan etkilenen ögelerin oluşturduğu bütüne çevre denir. Organizma bu çevre içinde doğar, büyür; ondan aldığı etkilere tepki göstererek varlığını sürdürür. İnsan çevresi; doğum öncesi ve doğum sonrası çevre olarak ikiye ayrılabilir. (1) DOĞUM ÖNCESİ ÇEVRE Doğum öncesi çevre, insanın anne karnında geçirdiği yaklaşık dokuz ay on günlük süreyi kapsar. Bu çevre oldukça güvenli sayılacak bir ortamdır. Doğum öncesi çevre, organizmanın gelişimi açısından çok önemlidir. Bebek, gelişimi için gerekli olan besin maddelerini ve oksijeni, göbek kordonu kanalı ile anneden alır. Bu dönemde annenin genel sağlığı, hastalıklar, içinde bulunduğu çevre, aşırı stres, hava kirliliği gibi olumsuz koşullar, almış olduğu ilaçlar ve zararlı maddeler (alkol, sigara, uyuşturucu maddeler gibi) bebeğin gelişimini doğrudan etkiler. (2) DOĞUM SONRASI ÇEVRE Doğumla başlayan ve yaşam boyu sürekli devam eden, insanın etkilendiği ve etkilediği çevre ise doğum sonrası çevredir. İnsan için doğum sonrası çevre, ikiye ayrılır. Bunlar fiziksel ve toplumsal çevrelerdir. (a)Fizik çevre Fizik çevre; ışık, ses, ısı ve basınç gibi uyarıcılardan oluşan doğal çevredir. Organizma varlığını sürdürebilmek için fizik çevreye ihtiyaç duyar. Çünkü beslenme, barınma ve korunma gibi yaşamsal ihtiyaçlarını bu çevrede karşılar, Fizik çevre organizmayı ve davranışlarını sürekli etkiler. Sıcak yörelerde yaşayan insanların daha rahat, soğuk yerlerde yaşayan insanların ise daha hareketli olmasının nedeni fizik çevredir. Organizma gelen uyarıcılar sayesinde fizik çevreyi tanır ve ona uyum sağlar. Fizik çevredeki değişmeler organizmanın uyumunu güçleştirir. Örneğin, havanın çok sıcak ya da soğuk olması organizmanın çevreye uyumunu zorlaştırır. (b)Toplumsal çevre Toplumsal çevre, insanlar arası etkileşimlerden doğan, toplumsal olay ve olgulardan oluşan çevredir. Okul, aile, arkadaşlık grubu, pazar yeri, köy meydanı birer toplumsal çevredir. İnsan, diğer canlılardan farklı olarak fiziksel çevrenin yanında toplumsal çevreye de sahiptir. Toplumsal çevre, insan davranışları üzerinde oldukça etkilidir. İnsan tüm yaşamı boyunca fiziksel ve toplumsal çevrenin etkisi altındadır. Yaşamını sürdürebilmek için bulunduğu bu çevrelere uyum sağlamak zorundadır. C. FİZİK ÇEVRENİN ORGANİZMAYI ETKİLEMESİ (1) Fizik uyarıcılar ve organizmanın alıcılığı Organizma, uyarıcıları duyu organları ile fark eder. Çevrenin organizmayı etkilemesi için ışık, ses, basınç gibi fizik uyarıcılara ve bunları alacak göz, kulak,deri, dil, burun gibi sağlıklı duyu organlarına gereksinim vardır. (2) Uyarıcı ve uyarım Uyarıcı, duyu organlarını harekete geçirerek organizmayı etkileyen her türlü fizik enerjidir. Uyarıcılar tarafından etkilenen her organizma tepkide bulunur. Örneğin, ders zilinin çalması, güneş ışınları birer uyarıcıdır. Zilin sesi bir uyarıcıdır. Zilin sesi öğrenciye ulaşıp duyu organlarını etkilediğinde ise uyarım gerçekleşir. Uyarım; duyu organlarınca alınabilecek şiddete olan ışık, ses, basınç gibi dış uyarıcılarla; açlık, susuzluk, yorgunluk gibi iç uyarıcıların organizmayı etkilemesine denir. Dersin bittiğini belirten zil sesi uyarıcı, bu uyarıcının duyu organlarını etkilemesi uyarım, bunun sonucunda teneffüse çıkılması tepkidir. (3)Tepki, duyum, duyum eşiği Tepki, uyarıcılardan etkilenen organizmanın yaptığı davranımlardır. Örneğin, ders zilini duyan öğrencilerin sınıfa girmeleri, güneş ışınları geldiğinde gözümüzü kısmamız birer tepkidir. Duyum, organizmanın duyu organları aracılığıyla iç ve dış çevreden gelen uyarıcıları alması sürecidir. Örneğin, çalan zilin sesinin öğrenci tarafından ses olarak duyulması duyum, öğrencilerin dışarı çıkması ise tepkidir. Gülün kokusu uyarıcıdır. Bu kokunun burun tarafından alınması duyum, gülün kokusundan hoşlanmak ise tepkidir. Bu süreçte duyu organları ile alınan uyarım, sinirler yolu ile beyindeki ilgili merkeze iletilir. Her uyarıcı sonucu duyum meydana gelmez. Duyumun meydana gelmesi için; İç ve dış uyarıcılara (ısı, ışık, basınç, açlık, susuzluk vb.), Sağlıklı duyu organlarına (göz, kulak, burun vb.), Sağlıklı bir beyne, Uyarıcıları beyne ulaştıracak duyu sinirlerine, Uyarıcıların organizmaya ulaşmasına (iletici ortam, hava). Uyarıcıların, uyarımı oluşturacak şiddete sahip olmasına (duyum eşiği) ihtiyaç vardır. Organizmanın çevresinde sonsuz sayıda uyarıcı vardır. Bu uyarıcıların hepsini organizmanın alması mümkün değildir. Uyarıcının şiddeti, organizmanın uyarıcıyı alması için yeterli düzeyde olmalıdır. Yani duyum eşiği içinde olmalıdır. |